HEPATİT B

Doç.Dr.Şerif YILMAZ Yazar Doç.Dr.Şerif YILMAZ

02/03/2015, 2873 kez okundu


Hepatit B virüsü (HBV) akut hepatitten (karaciğer iltihabı), kronik hepatit, siroz ve karaciğer kanserine kadar bir dizi karaciğer hastalığına neden olan önemli bir enfeksiyon etkenidir. Blumberg ve arkadaşları tarafından ilk defa 1965 yılında “Avusturalya Antijeni” olarak tanımlanan bu virüs, yaygın aşılama politikalarına rağmen tüm dünyayı etkilemeyi sürdüren, kişisel ve toplumsal problemlere ve ciddi ekonomik kayıplara neden olan önemli bir hastalık etkenidir. Hepatit B enfeksiyonunun önlenmesi, erken teşhis ve tedavisi büyük önem taşımaktadır. Hepatit B ile mücadelede enfeksiyon ile ilgili toplumsal farkındalık yaratılması, mevcut tanı ve tedavi imkanlarının en verimli şekilde kullanılması önemlidir. Hastalıktan korunmak amacıyla aşı uygulaması ve risk gruplarının eğitimi, vakaların erken teşhisi ve uygun tedavisi, kronikleşen vakaların yaşam kalitelerinin iyileştirilmesi için gerekenler yapılmalı ve hayata geçirilmelidir. Hastalığın çoğunlukla belirtisiz seyredebiliyor olması bazen uzun süre fark edilmemesine ve hastalarda bu tablonun yeterince önemsenmemesine neden olmaktadır. Oldukça sinsi olan bu hastalığa dikkati çekmek bölgemiz açısından oldukça önemlidir.

 

Dünya nüfusunun iki milyara yakını hepatit B virüsüyle enfektedir. Hepatit B virüsüyle karşılaşan bu kişilerin ise 400 milyona yakınında kronik enfeksiyon söz konusudur. Hepatit B’nin dünyada yaygınlığı hepatit C’nin iki katı, AİDS’in yedi katı olarak bildirilmektedir. Hepatit B hastalarının yaşamları süresince %25-40’ının hastalık ilişkili sorunlardan (siroz veya karaciğer kanseri) kaybedileceği bilinmektedir. Dünyada her yıl 0.5-1.2 milyon insan bu hastalıktan ölmektedir ve dünyadaki ölüm nedenleri arasında hepatit B ‘onuncu’ sıradadır.

 

HBV enfeksiyonu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık sorunudur. Türkiye’de yaklaşık 3-4 milyon kişi HBV ile kronik enfektedir. Dünya Sağlık Örgütü tahminine göre ülkemiz için hastalık sıklığı %6.6 olarak verilmektedir. Viral Hepatit Savaşım Derneği tarafından 2008’de halk toplantıları sunusunda bildirilen Batı Anadolu için %4.4, Güneydoğu Anadolu için %12-18 oranları vardır. En sık görülen yaş aralığı 25-44 olarak verilmiştir. Dicle Üniversitesi bünyesinde yaklaşık 10 yıl önce gerçekleştirdiğimiz toplum bazlı bir çalışmada Güneydoğu Anadolu bölgesi için hepatit B sıklığının %6.9 olduğunu gösterdik. HBsAg pozitifliği çalışmamızda kırsal kesimde %8.2 iken, kentsel kesimde %6.2 idi. Gerçekten kırsal kesimden yoğun hasta alan hastanemizde oldukça yoğun bir hasta gurubuyla karşı karşıya geldiğimi söylemeliyim. Bunda biraz sonra aktaracağım virüsün bulaş yollarının etkisi olduğu açıktır.

 

Hepatit B virüsü, AİDS etkeni olan HİV’den ‘100 kat’ daha bulaşıcıdır. Hepatit B virüsü kan ve vücut sıvılarında bulunur. Başlıca bulaş yolları şöyle sıralanabilir: i) Virüsle bulaşık kan ve vücut sıvıları ile mukozal ya da cilt teması; kan nakli alıcıları, hemodiyaliz hastaları, damar içi uyuşturucu bağımlıları, dövme yaptıranlar, sağlık çalışanları risk altındadır. ii) Cinsel temas; Homoseksüeller ve çok eşliler risk altındadır. iii) Enfekte olan anneden yeni doğan bebeğe bulaş oranı yüksektir. iv) Aile içi enfekte kişilerle cinsellik dışı yakın temas.

 

Yaşamakta olduğumuz bölgede özellikle gebelik sürecinde anneden bebeğe bulaş ve aile içi yakın temas sonucu bulaş iki önemli aktarım yolunu oluşturur. Çok çocuklu ailelerde kardeşlerden birinde var olan HBV, şiddete varan yoğunlukta cilt yaralayıcı yakın temas ile diğerlerine aktarılabilir. Aynı tabaktan yemek yemek, aynı bardaktan su içmekle hastalığın bulaşmadığını hatırlatmak gerekir. Gebelerde bulaşıcı hastalık bilinci ve taraması son derece önemli bir konu olup tüm gebeler bu hastalık açısından mutlaka incelenmelidir. Birçok gebenin uygun olmayan koşullarda doğum yapması ve gerekli periyodik gebelik takiplerinin yapılmaması sonucu virüsün bebeğe aktarımı kaçınılmaz olmaktadır. Klinik pratikte aynı aileden birçok kardeşin bu hastalığa yakalanmış olmasının altında bu basit tedbirin alınmamış olduğunu biliyoruz. Kısacası gebeler HBV açısından taranmalı, sonucu pozitif çıkanlar mutlaka gastroenteroloji bölüm uzmanlarına başvurmalıdırlar. Aile içinde bir kişide pozitiflik saptandığında kalan tüm aile bireyleri de kan tahlillerini yaptırmalıdırlar.