GASTROÖZOFAGEAL REFLÜ TEDAVİSİ

Doç.Dr.Şerif YILMAZ Yazar Doç.Dr.Şerif YILMAZ

14/06/2015, 3132 kez okundu


Bir önceki yazıda reflü hastalığının tanımı, oluş nedenleri ve klinik yansımalarını ayrıntılarıyla aktarmıştım. Ömür boyu sürebilen bu hastalıkla mücadele için verilen ilaç tedavileri yanı sıra, önemsenmesi gereken önemli yaşam biçimi değişiklikleri vardır. Bu değişikliklere gösterilecek sürekli uyum, hastalığın yaşam konforunuzu olumsuz etkilemesine engel olacak, günlük verilmesi gereken ilaç dozunu düşürecektir.

 

            REFLÜDE ÖNERİLEN YAŞAM BİÇİMİ DEĞİŞİKLİKLERİ

 

  • Yatmadan/uzanmadan 2 veya 3 saat önce herhangi bir içecek veya yemekten kaçının.
  • Aşırı yağlı gıdalardan kaçının.
  • Sizi rahatsız ettiğini saptadığınız ek gıdalardan kaçının.
  • Kafein içeren tüm ürünlerden kaçının.
  • Alkol ve sigara içmeyin.
  • Yemek öğünlerinden sonraki 3 saat içinde asla sırt üstü uzanmayın. Dik pozisyonunuzu koruyun, mümkünse hafif yürüyüş yapın.
  • Öğünlerden hemen sonra zorlu egzersizlerden kaçının.
  • Fazla kiloluysanız kontrollü bir şekilde zayıflamaya çalışın.
  • Sıkı giysiler giymekten kaçının.
  • Gereğinde yatağınızın baş ucunu 10-15 santimetre yükseltin.
  • Bir anda aşırı miktarda yemeyin ve sofradan tıka basa doymadan kalkma becerisi edinin.

 

            Belirttiğim yaşam stili değişikliklerine uyumun bu hastalıkta kullanacağınız ilaç kadar önemli olduğunu hatırlatmak isterim. Reflüde ana tedavi seçeneği halk arasında ‘mide koruyucu' olarak bilinen proton pompa inhibitörü gurubu ilaçların kullanımıdır. Bunlar arasında omeprazol, lansoprasol, rabeprazol, pantoprazol ve esomeprazol vardır. İlaçlar arasında etkinlik farkı yoktur. Asit salınımını güçlüce azaltan bu ilaçlar reflü tedavisinde oldukça etkindirler. Ülser tedavisinde daha önce kullanılan famotidin gibi ilaçlar dirençli reflü hastalarında gece tek doz olarak mevcut tedaviye eklenebilir. Aljinik asit içeren süspansiyonlar tablet tedavileriyle kombine edilebilmektedir. Reflü tedavisi bireyselleştirilmiş tedavi yöntemiyle değerlendirilmelidir. Bir hasta bir diğerine benzememektedir. Uzun soluklu takip gerektiren bu hastalıkta medikal tedaviyle yüksek yanıt oranları vardır. Uzun süreli mide koruyucu ilaç kullanımının kayda değer bir yan etkisi yoktur. İlaç kullanım süresi bireye özeldir. İlaç kullanım pratiği konusundaki ayrıntıları hekiminizden öğrenebilirsiniz.

Başka nedenlerle önerilen ağrı kesiciler mümkün olduğunca kullanılmamalıdır. Mecbur kalındığında parasetamol türevleri (vermidon, parol, geralgine, vb) alınabilir. Mide ağrısı, ekşime-yanma, mide kanaması geçmişi varsa ve Aspirin veya NSAİİ (apranax, majezik, voltaren, dicloron, cataflam, dolorex, naprosyn, etol, tadolak vs) kullanım mecburiyeti doğarsa beraberinde proton pompa inhibitörü (mide koruyucular) alınması zorunludur. Mide koruyucu ilacı yemekten yarım saat önce aç karna, ağrı kesiciyi ise yemekten en az yarım saat sonra tok karna almalısınız.

Reflü hastalığının bir kısmında cerrahi tedavi gereksinimi doğabilmektedir. İlimizde belli merkezlerden gelen endoskopi raporlarında saptanan mide fıtığı (hiatal herni) tanımlamasının büyük oranda hatalı olduğunu genelleyebilirim. Endoskopi sadece Gastroenteroloji uzmanı tarafından yapıldığında tam geçerlilik kazanmalıdır. Bunun ötesinde mide fıtığı varlığı cerrahi gereklilik noktası değildir. Bazı hekimlerin hastalarını bu yönde endişelendirdiklerine defalarca tanık olduğumu ve cerrahi kararı geri çevirdiğimi itiraf etmeliyim. Cerrahi operasyon gereken hastaları şu şekilde özetlemek mümkün: hastanın bireysel isteği; kombine medikal tedaviye kesin yanıtsızlık, aspirasyon (özellikle gece uykuda asit veya gıda reflüsüne bağlı nefes borusuna kaçış ve boğulma hissi).