Doğunun Nabzı | Doğunun Nabzı Burada Atıyor ®
İMAM-I ŞAFİİ HAZRETLERİ KİMDİR? / İhsan SEYHAN 24/01/2017

Cennet ile müjdelenmiş olan Ehl-i sünnet vel-cemaatin dört büyük mezhebinden biri olan Şafii mezhebinin reisidir.

Adı, Muhammed bin İdris’tir. Dedesinin dedesi Şafi, Kureyş kabilesinden ve eshab-ı kiramdan olduğu için, Şafii adı ile meşhur olmuştur. Şafi’in dedesinin dedesi de Haşim bin Abdi Menaf’dır. 

150 (m.767) senesinde Gazze’de doğdu. 204 (m.820)’de Mısır’da vefat etti. Kabri, Kurafe kabristanlığında büyük bir türbe içindedir.

Henüz beşikte iken babası vefat etmişti. Annesi onu 2 yaşında, asıl memleketleri olan Mekke'ye getirdi. Orada büyüdü. 7 yaşına gelince Kur'an-ı kerimi ezberledi. Sonra ilim öğrenmeye başladı.

Daha küçük yaşta iken Mekke'de bulunan zamanın meşhur âlimlerinin derslerine ve sohbetlerine devam etmeye başlamıştır. Kendisi, ilim öğrenmeye başladığı bu ilk günleri için şöyle demiştir: "Kur'an-ı kerimi ezberledikten sonra devamlı Mescid-i harama gidip, fıkıh ve hadis âlimlerinden pek çok istifade ettim. Fakat çok fakir idik, bir yaprak kağıt almaya bile gücümüz yoktu. Derslerimi ve öğrendiğim meseleleri yazmakta çok sıkıntı çekerdim."

Mekke'deki bu ilk tahsilinden sonra Arapçanın inceliklerini ve edebiyatını öğrenmek için, Huzeyl kabilesinin arasına gitti. Bu hususta da şöyle demiştir: 
"Ben Mekke'den çıktım. Çölde Huzeyl kabilesinin yaşayışını ve dilini öğrendim. Bu kabile, Arapların dil bakımından en fasihi idi. Onlarla birlikte gezdim, dolaştım, ok atmayı öğrendim. Mekke'ye döndüğüm zaman, bir çok rivayet ve edebiyat bilgilerine sahip olmuştum."

Daha on yaşında iken, o zamanın en meşhur âlimi imam-ı Malik'in "Muvatta" adlı hadis kitabını, dokuz günde ezberlemiştir. Gençliğinin ilk yıllarında kendini tamamen ilme verip, Mekke'deki Süfyan bin Uyeyne, Müslim bin Halid ez-Zenci gibi fakih ve muhaddislerden ilim tahsil etti. Hadis, fıkıh, lügat ve edebiyatta çok yükseldi. Mekkeli gençler arasında, ilimde parmakla gösterilen bir dereceye ulaştı.

Tahsilinde en önemli safha, imam-ı Malik hazretlerine talebe olmasıyla başlamıştır.
İmam-ı Malik'in yanına geldiği zaman, 20 yaşlarında bulunuyordu. İmam-ı Malik onu himayesine alıp, 9 yıl müddetle ilim öğretti. İlimde yüksek bir dereceye ulaşan imam-ı Şafii Mekke'ye dönünce, oraya gelen Yemen valisi, onu Yemen'e götürüp kadılık vazifesi verdi. 5 yıl kadar bu görevi yaptıktan sonra, Bağdat’a giderek, ilmini ilerletmek için, imam-ı A'zamın talebesi olan imam-ı Muhammed'den ders almaya başladı. İmam-ı Muhammed onu kendi himayesine alıp, yazmış olduğu kitaplarını okutmak suretiyle, Irak'ta tedvin edilen fıkıh ilmini ve Irak'ta meşhur olan rivayetleri öğretti, imam-ı Muhammed İmam-ı Şafii'nin üvey babasıydıda. İmam-ı Şafii onun ilminden ve kitaplarından çok faydalanmıştır.

Ebu Ubeyd şöyle demiştir: 
İmam-ı Şafii'den duydum, buyurdu ki, "İmam-ı Muhammed'den öğrendiğim meselelerle ve ilimle, bir deve yükü kitap yazdım. Eğer o olmasaydı ilim kapısının eşiğinde kalmıştım. Bütün insanlar ilimde, Irak âlimlerinin, Irak âlimleri de Kufe âlimlerinin çocuklarıdır. Onlar da Ebu Hanife'nin çocuklarıdır." Yani bir babanın çocukları için lazım olan nafakayı kazanıp, çocuklarını beslemesi gibi, imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri de kendinden sonrakileri böylece ilimle beslemiş ve doyurmuştur. 

İmam-ı Şafii, Bağdat’ta imam-ı Muhammed'den aldığı dersleri tamamlayıp, Mekke'ye döndü. Burada bir müddet inceleme ve araştırmalar yapıp, ayrıca talebelere ders verdi. Bilhassa hac mevsiminde çeşitli İslam beldelerinden gelen ilim adamları ondan ilim öğrenirlerdi. Mekke'deki bu ikameti dokuz yıl kadar sürdü. Sonra tekrar Bağdat’a gitti. Bu sırada Bağdat İslam âleminin önemli bir ilim merkezi idi. Burada bulunan âlimler, imam-ı Şafii'ye hürmet göstermiş ve ilim talebeleri onun etrafında toplanmıştır. Bağdat âlimleri dahi ondan ders almışlardır. Daha önce Mekke'de imam-ı Şafii ile görüşen ve ondan hadis dinleyen Ahmed bin Hanbel talebe olmuş, onun üstünlüğüne hayran kalmıştır. Yine imam-ı Şafii ile emsal olan Ishak bin Raheveyh ve benzerleri ondan ilim tahsil etmiştir. Herkes onun dersine koşuyor ve verdiği fetvalara hayran kalıyordu. Ders ve fetva vermekte uyguladığı usul, geniş olarak açıkladığı istinbat (kaynaklardan hüküm çıkarma) usulü olan, usul-i fıkıh ilmi idi. 

O buna göre açıklamalarda bulunuyordu. Güzel ve açık konuşması, ifade ve izah tarzı, münazara kuvveti ve tesir bakımından çok güçlü idi. İmam-ı Şafii Bağdat’ta bulunduğu sırada (el-Kitab-ül Bağdadiyye) adını verdiği eserini yazdı. İmam-ı Şafii'nin üstün şahsiyetine ve yüksek ilmine hayranlık duyarak, ondan ders alıp ilim öğrenen talebelerinden bir kısmı şunlardır: Ahmed bin Hanbel, İshak bin Raheveyh, ez-Zaferani, Ebu Sevr İbrahim bin Halid, Ebu İbrahim Müzeni, Rebi' bin Süleyman-ı Muradi gibi bir çok âlim. Daha sonraki asırlarda, Şafii mezhebinde yetişmiş âlimlerden meşhur olanlardan bazıları da şunlardır: Hadis âlimlerinden imam-ı Nesai, kelam (akaid) âlimlerinden Ebul-Hasen-i Eşari, imam-ı Maverdi, imam-ı Nevevi, imam-ül-Haremeyn Abdülmelik bin Abdullah, imam-ı Gazali, İbni Hacer-i Mekki... Kaffal-ı Kebir, İbni Subki, imam-ı Suyuti v.b.

İmam-ı Nesai'nin (Sünen)'i meşhurdur, imam-ı Eşari, Ehl-i sünnetin itikaddaki iki imamından birisidir. Hocalarının zinciri imam-ı Şafii'ye ulaşır.

İmam-ı Şafii hazretleri, ilim, zühd, marifet, zeka, hafıza ve nesep bakımlarından zamanındaki âlimlerin en üstünü idi. Onüç yaşında iken, Harem-i şerif de "Bana istediğinizi sorunuz" derdi. Onbeş yaşında iken fetva verirdi. Zamanının en büyük âlimi olan ve üçyüz bin hadis-i şerifi ezbere bilen imam-ı Ahmed bin Hanbel, ondan ders almaya gelirdi. Çok kimse imam-ı Ahmed'e, "Böyle büyük bir âlim iken, karşısında nasıl oturuyorsun?" dediklerinde, "Bizim ezberlediklerimizin manalarını o biliyor. Eğer onu görmeseydim, ilmin kapısında kalacaktım. O, dünyayı aydınlatan bir güneştir, ruhlara gıdadır" derdi. Bir kere de, "Fıkıh kapısı kapanmıştı. Allahü teâlâ, bu kapıyı, kullarına imam-ı Şafii ile tekrar açtı" dedi. Bir kere de, "İslamiyet’e, şimdi Şafii'den daha çok hizmet eden birini bilmiyorum" dedi. İmam-ı Ahmed yine buyurdu ki: (Allahü teâlâ her yüzyılda bir âlim yaratır, benim dinimi, herkese onun ile öğretir) hadis-i şerifinde bildirilen âlim, imam-ı Şafii'dir. Hadis-i şerifte (Kureyş'e sövmeyiniz. Zira Kureyşli bir âlim, yeryüzünü ilimle doldurur) buyuruldu. İslam âlimleri bu hadis-i şerif, imam-ı Şafii'nin geleceğini bildirmiştir, demişlerdir.

İmam-ı Ahmed bin Hanbel'in oğlu Abdullah, babasının imam-ı Şafii'ye çok dua ettiğini görerek sebebini sorunca: "Oğlum, imam-ı Şafii'nin insanlar arasındaki yeri, gökteki güneş gibidir. O, ruhların şifasıdır" demiştir. Bir seferinde de; "Eline kalem kağıt alan herkesin imam-ı Şafii'ye şükran borcu vardır" demiştir.

İmam-ı Şafii hazretlerinin rivayet ettiği hadis-i şerifler, Sahih-i Müslim'de, Sünen-i Ebi Davud, Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Nesai, Sünen-i ibni Mace ve Sahih-i Buhari'nin ta'likatında yer almıştır. 

İmam-ı Şafii hazretleri, ikinci defa Bağdat’a gidişinden sonra, Bağdat’taki siyasi ve fikri kargaşalıklar sebebiyle Mısır'a gidip, ömrünün sonuna kadar orada kalmıştır. İmam-ı Şafii, imam-ı Malik'in ve imam-ı a'zamın talebesi imam-ı Muhammed'in derslerine devam ederek, imam-ı a'zamın ve imam-ı Malik'in ictihad yollarını öğrenip, bu iki yolu birleştirdi ve ayrı bir ictihad yolu kurdu. Kendisi çok beliğ, edip olduğundan, âyet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin ifade tarzına bakıp, kuvvetli bulduğu tarafa göre hüküm verirdi, iki tarafta da kendi usulüne göre kuvvet bulamazsa, o zaman kıyas yolu ile ictihad ederdi. Böylece müslümanların ibadetlerinde ve işlerinde uyacakları bir yol göstermiştir. Onun kendi usulüne göre şer'i delillerden çıkardığı hükümlere, yani gösterdiği bu yola "Şafii Mezhebi" denildi. Ehl-i sünnet itikadında olan müslümanlardan, amellerini yani ibadet ve işlerini, bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara "Şafii" denir.

Menkıbeleri ve methi:
Süfyan-ı Sevri şöyle demiştir: 
"İmam-ı Şafii'nin aklı, zamanındaki insanların yarısının akılları toplamından fazladır." 

Abdullah-i Ensari buyurdu ki: 
"İmam-ı Şafii'yi çok severim. Çünkü evliyalıkta hangi makama baksam, onu herkesin önünde görüyorum."

Az yer, az uyurdu. "On altı senedir, doyasıya yemek yemedim" buyurdu. Sebebi sorulunca, "Çok yemek bedene ağırlık verir, kalbi zayıflatır, anlayışı, idraki azaltır, çok uyku getirir ve böylece insanı ibadetten alıkoyar. Kulluğun başı az yemektir" buyurdu.

İmam-ı Şafii'nin siması, gayet güzel ve sevimli idi. Üstün bir zekaya ve kabiliyete sahip idi. Peygamber efendimizin sünnetine son derece riayet ederdi, ilmi, tevazusu, heybet ve vakarı ile kalblere tesir ederdi. Kur'an-ı kerim okurken dinleyenler kendinden geçerdi.

Orta halli giyinirdi. Heybetli bir görünüşü vardı. O bakarken, yanındakiler su dahi içemezlerdi. Yüzüğünde, (el-bereketü fil-kana'ati) Bereket, kanaat etmektedir, yazılı idi.

Harun Reşid, her sene Bizans imparatorundan vergi olarak çok para ve mal alırdı. Bir sene imparator, âlimlerle münakaşa etmek için ruhbanlar gönderdi: "Eğer bizi yenerlerse onlara vergilerimizi vermeye devam edeceğiz. Yok biz yenersek vermeyiz" dedi. Dörtyüz hıristiyan geldi. Halife, bütün âlimlerin Dicle kenarında toplanmasını emretti. İmam-ı Şafii'yi çağırarak, hıristiyan ruhbanlara sen cevap ver dedi. Herkes Dicle kenarında toplandı. İmam-ı Şafii seccadeyi omzuna alıp nehre doğru gitti. Seccadeyi nehre atıp üzerine oturdu ve, "Benimle münakaşa etmek isteyenler buraya gelsin" dedi.
Bu hali gören ruhbanların hepsi müslüman oldu. Bizans imparatoru, adamlarının imam-ı Şafii'nin elinde müslüman olduğunu öğrenince; "İyi ki, o buraya gelmedi. Yoksa buradakilerin hepsi müslüman olurdu, kendi dinlerini bırakırlardı" dedi.

Bir kere ders verirken, ders esnasında on defa ayağa kalktı. Sebebini sorduklarında, buyurdu ki:
"Seyyidlerden bir çocuk, kapının önünde oynuyor. Kapının önüne gelip, kendisini gördüğüm zaman, ona hürmeten ayağa kalkıyorum. Resulullahın torunu ayakta dururken oturmak reva değildir."

Vefatı: İmam-ı Şafii hazretleri, din-i İslama hizmet uğrunda tükettiği hayatının son anlarını, Kur'an-ı kerimi dinleyerek geçirmiştir, ömrünün sonuna kadar her gün bir hatim olmak üzere, ayda otuz hatim okurdu. Ramazan-ı şerifte ise gece ve gündüz birer hatim olmak üzere, altmış hatim okurdu. Artık vefatının yaklaştığı sırada takatsiz düşmüştü, önceki gibi okuyacak durumda değildi. Fakat okuyan birinden dinlemek arzu ediyordu. O bu halde iken, talebesi Ebu Musa Yunus bin Abdül-a'la’ya okutup, huşu içinde dinliyordu. Son nefeslerini vermek üzere iken, halini sordular. "Dünyadan göçüyorum. Artık ondan ayrılıyorum. Ümit şerbetini içiyorum. Kerim olan Rabbime gidiyorum" buyurdu. Vefatı İslam âlemi için büyük bir kayıp oldu. Duyulduğu her yerde, derin üzüntü ve gözyaşları ile karşılandı. Kabri kazılırken etrafa misk kokusu yayıldı. Orada bulunanlar bu kokunun tesirinde kalıp, kendilerinden geçtiler. Kahire'de el-Mukattam dağının eteğinde Kurafe kabristanına defnedildi. Daha sonra kabri üzerine bir türbe yapılmıştır. Türbesi üzerindeki şimdiki muhteşem kubbe, Eyyubi sultanlarından el-Melikel-Kaim tarafından; 608 (m. 1211) yılında yapılmıştır. Selahaddin Eyyubi tarafından da, türbesinin yanına büyük bir medrese yaptırılmıştır.

Kıymetli sözlerinden ve nasihatlerinden bir kısmı şunlardır: 

"Allahü teâlâyı bilen necat (kurtuluş) bulur. Dininde titizlik gösteren, kötülüklerden kurtulur. Nefsini ıslah eden saadete kavuşur.”

"Kim şu üç şeyi yaparsa imanı kâmil olur:
1- Emr-i bil-maruf yapmak, yani Allahü teâlânın emirlerini yapmak ve yaymak.
2- Nehy-i anil-münker yapmak, yani Allahü teâlânın yasaklarını yapmamak ve yapılmaması için uğraşmak.
3- Her işinde Allahü teâlânın dinde bildirdiği hudutlar içinde bulunmak.” 

“Dünyada zahid ol, dünya malına bağlanma! Ahireti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allahü teâlâyı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun. Ruhsat ve tevillerle uğraşan âlimden fayda gelmez.'

“İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbini razı ve memnun etmeye bakmalı, ihlas sahibi olmalıdır.”

"İlmi, kibirlenmek, kendini büyük görmek için isteyenlerden hiçbiri felah bulmuş değildir. Ama ilmi tevazu için, âlimlere ve insanlara hizmet için isteyen, elbette felah bulur, kurtulur."

"Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma. O malına ve parasına hasretle ölür. İbadeti ve taatı çok olan kimselere gıpta et. Yaşayanlar da sonunda ölecekleri için, onların dünyalıklarına özenmeye değmez."

"Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Madem ki böyledir, o halde Allahü teâlâya itaat edenlerle beraber bulun, onları sev."

"İlim, ezber edilen şey değil, ezber edilen şeyden temin edilen faydadır."

"Resulullahın ve Eshabının yolunda olmayanı havada uçar görsem, yine doğruluğunu kabul etmem."

"Herkese akıllı denmez. Akıllı kimse, kendisini her türlü kötülükten koruyandır."

"Kalbine ilahi bir nur penceresinin açılmasını isteyen şu dört şeyi yapsın:
1- Günün belli bir vaktinde yalnız kalsın ve huzura dalsın.
2- Midesini pek fazla doyurmasın.
3- Sefih kimselerle düşüp kalkmayı bıraksın, kötü kimselerle düşüp kalkmasın.
4- İlimleriyle yalnız dünyalık arzu eden kimselere yaklaşmasın."

“Dünyayı ve Yaradanını bir arada sevdiğini söyleyen kimse yalancıdır.”

"Hiç bir vakit yoktur ki, ilim mütalaası, hüzün ve kederi yok etmesin, ilmi mütalaa, kalbin en ince ve en gizli noktalarını harekete geçirir, insanda yüce duygular uyandırır.”

"Sadık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır."

"İki kişinin, darıldıktan sonra birbirinin ayıplarını ortaya çıkarması, münafıklık alametidir."

"Haksız sözleri tasdik eden, dalkavuk ve iki yüzlüdür."

"Sadık dost, arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşa etmez."

"İbret almak istersen, hata sahibi kişilerin akıbetlerine bak da kalbini topla."

"Dünya sevgisi ile Allah sevgisini bir arada toplarım iddiasında bulunmak, yalandır."

"Âlimlerin güzelliği, nefslerini ıslah etmeleridir, ilmin süsü, şüpheli şeylerden sakınmak, yumuşak olup, sertlik göstermemektir."

"Dünya işlerinde bir darlığa ve sıkıntıya düşen kimse, ibadete yönelmelidir."

"Gururlanıp böbürlenmek, adi ve bayağı kimselerin vasfıdır."

"Hizmet edene, hizmet edilir."

"Dostlar ile yapılan sohbetten sevimli bir hareket yoktur. Dostların ayrılığı kadar da gam ve keder veren şey yoktur."

"İlmi sevmeyende hayır yoktur. Böyle kimselerle dostluk ve bağlılığını kes. Çünkü, ilim kalblerin hayatı, gözlerin aydınlığıdır."

"Sadık dost ve halis kimya az bulunur, hiç arama!"

'Bütün düşmanlıkların aslı, kötü kimselerle dostluk etmek ve onlara iyilik yapmaktır.'

"İlim öğrenmek, nafile ibadetten üstündür."

"Kendini bilmeyene ilim öğreten, ilmin hakkını zayi etmiş olur. Layık olandan ilmi esirgeyen de, zulmetmiş olur."

"Resulullahtan sonra insanların en üstünü Hazret-i Ebu Bekir, sonra Hazret-i Ömer, sonra Hazret-i Osman, sonra Hazret-i Ali'dir.” (radıyallahü anhüm)

"İlim öğrenmek için üç şart vardır: Hocanın maharetli, talebenin zeki olması ve uzun zaman."

"Kimin düşüncesi, arzusu, maksadı yemek içmek (dünya) ise; kıymeti, bağırsaklarından çıkardığı kazurat kadardır."

"Dünyada en huzursuz kimse, kalbinde haset ve kin taşıyanlardır."

"Başkalarını senin yanında çekiştiren, senin bulunmadığın yerde de seni çekiştirir."

"Kanaatkâr olmak, rahatlığa kavuşturur."

"Sırrını saklamasını bilen, işinin hakimidir."

İmam-ı Şafii hazretlerinin divanındaki şiirlerinden bazılarının tercümesi şöyledir:
"Günlerin beraberinde getirdiği hadiseler, seni tesiri altına almasın. Sen iyi bir insan olmaya bak. Zaman içerisinde gelen musibetler ve belalardan dolayı sabırsızlık gösterme. Dünyanın bela ve musibetleri devamlı değildir. 

İnsanlar arasında hata ve ayıbın çok olsa bile, ahlakın; iyilik, cömertlik ve vefa (sözünde durmak) olsun, iyilik ve cömertliğin ile, hata ve ayıplarını ört. Cimriden iyilik bekleme. Çünkü Cehennemde, susuz kimseye su yoktur. 

Dünyanın sevinci de, kederi de, bolluğu da, darlığı da devamlı değildir. Kanaatkâr bir kalbe sahip olduğun zaman, sen ve dünyaya sahip olan kimse eşitsiniz. Ölüm, kimin yanına gelirse, artık onu ölümün elinden kurtaracak ne yer ve ne de gök vardır. Gerçi Allahü teâlânın yarattığı şu yeryüzü geniştir. Fakat, bir kere Allahü teâlânın hükmü gelince, feza bile dar gelir. Ölümün asla ilacı yoktur."

"Başımda ağaran saçların ortaya çıkmasıyla, nefsimin ateşi sönüp gitti. Başımda beyaz saçların yanmasıyla, benim gecem oldu. (Çünkü bunlar, ölümün habercileri idi.) İhtiyarlığın habercileri yanaklarıma indikten sonra, ben nasıl rahat yaşarım, insanın ömrünün en iyi kısmı, ihtiyarlıktan öncekidir. Halbuki, gençliği yok olan bir nefs, yok olmuş demektir, insanın rengi sararıp, saçları ağardığı zaman, güzel ve tatlı günleri de, o güzellik ve tatlılığını kaybeder. Yeryüzünde büyüklenerek yürüme. Çünkü, bir müddet sonra bu yer, seni de içine çekip alacaktır."

"Sefih ve cahil bir kimse konuşunca ona cevap verme. Sükut, ona cevap vermekten daha hayırlıdır."

"Öğrenmenin acısını bir müddet tatmayan, hayatı boyunca cehaletin zilletini yudumlar."

"Tüm düşmanlıkların sevgiye dönüşmesi umulur.Fakat hasetten dolayı olan düşmanlık böyle değil."

"Allahü teâlâyı sevdiğini söylersin, halbuki, Ona isyan edersin. Böyle sevgi olmaz. Eğer sevginde samimi olsaydın, Allahü teâlâya itaat ederdin. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder."

"Senden görüşünü istemeyene, görüşünü verme. Çünkü böyle yaparsan, övülmediğin gibi, görüşün de o kimseye fayda vermez."

"Müslümanların önderi imam-ı a'zam Ebu Hanife, memleketleri ve içerisindekileri, ilmiyle verdiği hükümlerle süsledi. Doğuda, batıda ve Kufe'de onun bir eşi yoktur. Allahü teâlâ ona rahmet eylesin."

"İlim öğren, kimse âlim olarak doğmaz, ilim sahibi ile cahil bir olmaz."

"Bir kavmin büyüğünün ilmi yoksa, herkes ona yönelip geldiği zaman o küçüktür. Kavmin makam ve mertebe sahibi olmayan ve ilim sahibi olan küçüğü, ilmi meclislerde kavmin büyüğüdür."

"Sana gelene sen de git. Sana kötülük ve eziyet edene sen eziyet etme."

"Ey insan, dilini muhafaza et, seni sokmasın. Çünkü o, büyük bir yılandır. Kabirlerde, kahraman ve cesur kimselerin bile kendileriyle karşılaşmaktan çekinip, dilinin kurbanı giden nice kimseler vardır."

"Hakkı doğruyu kim söylerse söylesin kabul ediniz."

Eserleri:İmam-ı Şafii hazretlerinin pekçok kıymetli eseri vardır.Bazıları şunlardır:

1) El-Ümm: Fıkıh ilmine dair olup, imam-ı Şafii’nin ictihad ederek bildirdiği meseleleri ihtiva eden bir eseridir. Yedi cilt olarak basılmıştır. 

2) Kitab-üs-Sünen vel-Müsned: Hadis ilmine dairdir. 

3) Er-Risale fil-Usul: Usul-i fıkhın kitap halinde yazıldığı ilk eserdir. 

4) El-Mebsut,  5) Ahkam-ül-Kur’an,  6) İhtilaf-ül-Hadis, 7) Müsned-üş-Şafii
8) El-Mevâris, 9) El-Emali el-Kübra,  10) El-Emali es-Sagir, 11) Edeb-ül-Kadi
12) Fedail-i Kureyş,  13) El-Eşribe,  14) Es-Sebku ve’r-Remyü
15) İsbat-ün-Nübüvve ve Reddi alel-Berahime

Bu yazı 1540 kez okundu.
Yazarın Tüm Yazıları
  1. 1. Fatiha Süresini Hiç Böyle Okumuşmuydunuz (3201 kez okundu.) - 26/03/2015
  2. 2. RUHUN ŞAD OLSUN BÜYÜK ÜSTAD (2682 kez okundu.) - 30/03/2015
  3. 3. HZ.SALİH'İN HAYATI (2717 kez okundu.) - 04/04/2015
  4. 4. HZ.MUHAMMED (S.A.V)´İN HAYATI (2841 kez okundu.) - 11/04/2015
  5. 5. RECEB AYI VE REGAİB GECESİNİN FAZİLETİ (2792 kez okundu.) - 19/04/2015
  6. 6. Hz. ÂDEM HAYATI (3831 kez okundu.) - 25/04/2015
  7. 7. MİRAÇ KANDİLİ NEDİR? (2465 kez okundu.) - 14/05/2015
  8. 8. ŞABAN AYINDA ORUÇ TUTMANIN MÜKÂFATI (3185 kez okundu.) - 18/05/2015
  9. 9. İŞTE BERAT KANDİLİ ÖNEMİ VE ANLAMI (2816 kez okundu.) - 26/05/2015
  10. 10. RAMAZAN AYI GELMEDEN ÖNCE NELER YAPILIR (3093 kez okundu.) - 04/06/2015
  11. 11. RAMAZAN AYIN FAZİLETİ (3282 kez okundu.) - 14/06/2015
  12. 12. ORUÇ'UN FAYDALARI (2311 kez okundu.) - 02/07/2015
  13. 13. KADİR GECESİNİN ÖNEMİ (1954 kez okundu.) - 11/07/2015
  14. 14. HABİL İLE KABİL'İN HAYATI (2658 kez okundu.) - 20/07/2015
  15. 15. HZ. YUSUF PEYGAMBERİN HAYATI (3106 kez okundu.) - 25/07/2015
  16. 16. HZ. SIT (S.A.) (2726 kez okundu.) - 08/08/2015
  17. 17. HZ.İDRİS'İN HAYATI (2659 kez okundu.) - 15/08/2015
  18. 18. HZ.NUH HAYATI (2389 kez okundu.) - 22/08/2015
  19. 19. HZ. ZÜLKARNEYN HAYATI (3153 kez okundu.) - 29/08/2015
  20. 20. HZ.İŞMOİL HAYATI (3060 kez okundu.) - 19/09/2015
  21. 21. HZ.İSHAK PEYGAMBERİN HAYATI (2344 kez okundu.) - 03/10/2015
  22. 22. HZ. YAKUP'UN HAYATI (2322 kez okundu.) - 17/10/2015
  23. 23. HZ. EYÜP PEYGAMBERİN HAYATI (2140 kez okundu.) - 24/10/2015
  24. 24. HZ.ZÜLKİFL'İN HAYATI (2405 kez okundu.) - 31/10/2015
  25. 25. HZ.ŞUAYB PEYGAMBER HAYATI (2264 kez okundu.) - 07/11/2015
  26. 26. HZ. YUNUS PEYGAMBERİN HAYATI (2225 kez okundu.) - 14/11/2015
  27. 27. HZ. MUSA PEYGAMBERİN HAYATI (2516 kez okundu.) - 21/11/2015
  28. 28. HZ.HARUN PEYGAMBERİN HAYATI (2382 kez okundu.) - 27/11/2015
  29. 29. HZ.DAVUT PEYGAMBERİN HAYATI (2148 kez okundu.) - 06/12/2015
  30. 30. HZ.SÜLEYMAN PEYGAMBERİN HAYATI (2230 kez okundu.) - 12/12/2015
  31. 31. HZ.LOKMAN PEYGAMBERİN HAYATI (2927 kez okundu.) - 19/12/2015
  32. 32. HZ MUHAMMEDİN HAYATI (2255 kez okundu.) - 27/12/2015
  33. 33. EFENDİMİZ (S.A.V)'İN YASAKLADIĞI VE TAVSİYE ETTİĞİ İSİMLER (1999 kez okundu.) - 09/01/2016
  34. 34. İSLAMDA ADAB - I (2063 kez okundu.) - 16/01/2016
  35. 35. PEYGAMBER EFENDİMİZİN GÜNLÜK HAYATA AİT SÜNNETLERİ (2275 kez okundu.) - 23/01/2016
  36. 36. İSLAM DİNİNDE BASKI VE ZORLAMAK YOKTUR (2236 kez okundu.) - 31/01/2016
  37. 37. NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR (2042 kez okundu.) - 12/02/2016
  38. 38. ABDEST NEDİR (1860 kez okundu.) - 20/02/2016
  39. 39. ABDEST NASIL ALINIR (1968 kez okundu.) - 27/02/2016
  40. 40. ABDESTİN FARZLARI (1958 kez okundu.) - 05/03/2016
  41. 41. ABDESTİN SÜNNETLERİ (1999 kez okundu.) - 12/03/2016
  42. 42. İSLAMİYET'TEN ÖNCE TÜRK DEVLETLERİ (2103 kez okundu.) - 19/03/2016
  43. 43. İSLAMİYET’İN DOĞUŞU VE YAYILIŞI (2262 kez okundu.) - 26/03/2016
  44. 44. İŞTE REGAİP KANDİLİ HAKKINDA BİLGİ (2508 kez okundu.) - 02/04/2016
  45. 45. KUTLU DOĞUM HAFTASI İLE MEVLİT KANDİLİ (1981 kez okundu.) - 16/04/2016
  46. 46. ADI GÜZEL, KENDİ GÜZEL MUHAMMED (2069 kez okundu.) - 23/04/2016
  47. 47. MİRAÇ KANDİLİ NEDİR FAZİLETLERİ NELERDİR? (1876 kez okundu.) - 30/04/2016
  48. 48. CENNET ANALARIN AYAKLARI ALTINDADIR (1842 kez okundu.) - 07/05/2016
  49. 49. ŞABAN AYI'NIN FAZİLETLERİ (1807 kez okundu.) - 14/05/2016
  50. 50. BERAT GECESİNDE NELER YAPMALI? (1828 kez okundu.) - 21/05/2016
  51. 51. RAMAZAN AYI VE ÖNEMİ (1738 kez okundu.) - 28/05/2016
  52. 52. RAMAZAN AYI KUR'AN-I KERİM AYIDIR (1756 kez okundu.) - 04/06/2016
  53. 53. RAMAZAN AYI ORUÇ AYIDIR (1741 kez okundu.) - 11/06/2016
  54. 54. RAMAZAN AYI RAHMET VE MAĞFİRET AYIDIR (1815 kez okundu.) - 18/06/2016
  55. 55. ORUÇ CENNETE GÖTÜRÜR (1808 kez okundu.) - 25/06/2016
  56. 56. LUT KAVMİ (2117 kez okundu.) - 09/07/2016
  57. 57. DUA EDERKEN ISRARCI OLMALI MIYIZ? (2257 kez okundu.) - 06/08/2016
  58. 58. NEDEN HER İNSANIN İRADESİ FARKLIDIR? (2315 kez okundu.) - 13/08/2016
  59. 59. KURBAN KESMENİN FAZİLETİ (1858 kez okundu.) - 08/09/2016
  60. 60. ESKİ BAYRAMLAR VE YENİ BAYRAMLAR ARASINDAKİ FARKLAR (3194 kez okundu.) - 14/09/2016
  61. 61. NAMAZ, AHLAK, HAYAT NAMAZI VE NEFS TEZKİYESİ (2635 kez okundu.) - 08/10/2016
  62. 62. MEVLİD KANDİLİ NEDİR? (1702 kez okundu.) - 19/11/2016
  63. 63. MEVLİD KANDİLİ ÖNEMİ VE FAZİLETLERİ NELERDİR? (2708 kez okundu.) - 27/11/2016
  64. 64. KUTUPLARA YAKLAŞTIKÇA NAMAZ VAKİTLERİ (2698 kez okundu.) - 17/12/2016
  65. 65. İMAM-I ŞAFİİ HAZRETLERİ KİMDİR? (1541 kez okundu.) - 24/01/2017
  66. 66. UMRENİN FAZİLETİ (1647 kez okundu.) - 10/02/2017
  67. 67. RİSALE NUR’DAN HASTALAR RİSALESİ (3463 kez okundu.) - 02/03/2017
  68. 68. ÜÇ AYLARIN FAZİLETLERİ - I (3202 kez okundu.) - 14/04/2017
  69. 69. ORUCUN VE RAMAZAN AYININ FAZİLETİ (2228 kez okundu.) - 26/05/2017
  70. 70. KADİR GECESİ'NDE NASIL İBADET EDİLİR? (1757 kez okundu.) - 16/06/2017
  71. 71. HACCIN TARİF ve FAZİLETLERİ - I (1371 kez okundu.) - 16/08/2017
  72. 72. HACCIN TARİF ve FAZİLETLERİ - II (1214 kez okundu.) - 26/08/2017
  73. 73. HACCIN TARİF ve FAZİLETLERİ - III (1156 kez okundu.) - 04/09/2017
  74. 74. ŞANS OYUNLARI HARAM MIDIR? (3798 kez okundu.) - 20/12/2017
Facebook Yorumları